İçeriğe geç

Kadı maaş alır mı ?

“Kadı Maaş Alır Mı?” – Tarihten Bugüne Bir İrade, Bir Sorumlu: kadı Maaşı Üzerine İnceleme

Adalet hikâyelerinin içinden süzülüp gelen bu soru – “kadı maaş alır mı?” – aslında yalnızca bir ücret meselesi değil; bir kurumun, bir yöneticinin, bir toplumun vicdanına dair kayıtlı sorumluluğun da adıdır. Eğitimle, yetkiyle, görevle, adaletle örülmüş bu meslek şeridi içinde “maaş” kavramı, kimi zaman görünür kimi zaman gölgede kalmış, ama her hâlde anlamlı bir biçimde var olagelmiştir. Bu yazıda ilk olarak tarihsel bağlama bakıp ardından günümüzdeki akademik tartışmalara yol alarak bu soruyu “anlaşılır biçimde” irdeleyeceğiz.

Tarihsel Arka Plan: Osmanlı ve İslamî Düzen İçinde Kadının Ücreti

İslam’ın ilk dönemlerinde “kadî” (yargıç) olarak adlandırılan kişi, halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözen ve bu bağlamda halifenin temsilcisi sayılan bir yargı erkiydi. [1] Zamanla bu kadılık kurumunun Osmanlı Devleti’nde teşkilâtlanması, değerleri, yetki sınırları daha belirgin hâle geldi. [2]

Bu bağlamda, ücret konusu tam olarak sabit bir biçimde ele alınmamıştı. Örneğin bir kaynakta şöyle geçer: “Kadılar … ya düzenli bir ücretle ya da buna karşılık gelen bir tımarla geçimini sağlıyordu. Bunun dışında miras işlemlerinden aldığı ‘resmî kısmet’ ve adlî işlemlerden aldığı ‘resmî kitâbet’ gibi ücretleri de vardı.” [3] Yani bir anlamda “maaş” denebilecek bir gelir kaynağı vardı fakat bugünkü `memur maaşı` gibi tek kalıpta değildi.

Başka bir kaynak ise şöyle ifade eder: “Adalet dağıtmak farz‑ı kifâye cinsinden bir ibadet olarak görüldüğü için ilk zaman kadıları maaş almaz, fahrî çalışırdı. Yıldırım Bayezid zamanında mahkeme harçları kadı ve yardımcılarına tahsis edildi. … Tanzimat’tan sonra kadılara maaş verilmeye başlandı.” [4] Buradan çıkarılabileceği üzere, kadılık görevinde ücretlendirmenin başlangıcı karmaşık bir süreçtir: önce gönüllülük, sonra çeşitli harç ve gelirlerle destek, nihayetinde devlet bütçesi içinde bir ödeme biçimi.

Kendi İçinde Çeşitlenme: Gelir Kaynaklarının Farklılığı

Görevin yeri, kadının derecesi, bulunduğu kazâ ya da mevleviyet kadılığı (“yüksek kadılık”) gibi pozisyonlar gelir kaynaklarını değiştirmekteydi. Örneğin çalışan kadının yevmiyesi (günlük ücreti) veya belirli gelirlerin oranı değişkendi. [5] Ayrıca, taşrada veya merkezde görev alan kadının yaptığı işin yoğunluğu, yerel ekonomik koşullar bu geliri etkiliyordu.

Bu çeşitlenme “kadının maaş alır mı?” sorusuna kısa bir “evet ama…” yanıtını getirir: evet, ancak bu maaş sabit, evrensel ve tek tip değildi; farklı kaynaklardan besleniyordu.

Günümüzdeki Akademik Tartışmalar: Kadılık Kurumu, Ücret Ve Kurumsal Değişim

Akademik literatürde, kadılık kurumunun modernleşen hukuk düzeninden etkilenerek değiştiği ve bu bağlamda ücret sisteminin de dönüşüm geçirdiği sıklıkla vurgulanır. Örneğin bir makalede, XIX. yüzyılın ilk yarısında üst düzey kadı atamaları incelenirken, bu görevlerin alındığı kadılık payesi ve beraberindeki gelir kaynaklarının önemine dikkat çekilmektedir. [6] Bu, ücretin yalnızca ödeme düzeyi değil, statüyle, yetkiyle, prestijle bağlantılı olduğunu gösterir.

Diğer taraftan, dönemin adli sistem reformları kadıların görev alanlarını daraltmış, dolayısıyla gelir temellerini de değiştirmiştir. Örneğin, “kadılar görevlerini suiistimal ederse denetlenirdi” ifadesi, görev‐gelir ilişkisini kontrol mekanizmalarıyla göstermektedir. [5] Bu bağlamda “maaş alıp almama” meselesi, sadece ödemeyle ilgili değil; görev ve sorumlulukla ilgili bir bütünün parçasıdır.

Analiz: “Ücret” Kavramının Evrimsel Yorumu

Bu inceleme ışığında şunları söyleyebiliriz:

– Başlangıçta kadılık gönüllü ya da sembolik bir görev olarak algılanmış; maddi karşılıklar başlamamış ya da düzensiz olmuştur.

– Zamanla mahkeme harçlarından, adlî işlemlerden alınan gelirlerden paylar biçiminde “ödeme” mekanizmaları oluşmuştur.

– Devlet merkezi yapısının güçlenmesiyle ve Tanzimat‐ile başlayan reformlarla birlikte kadıların maaşları resmi bütçeye kaydırılmıştır.

– Ücret konusu yalnızca miktarla değil, görev alanı, görev süresi, mevki, bölge gibi etkenlerle çok değişken biçimde şekillenmiştir.

– Modern anlamda “maaş” kavramı ile o dönemdeki “gelir hakkı” veya “resmî pay” kavramı aynı şey değildir; ancak fonksiyonel olarak benzer bir amaç taşımaktadır: kadının geçimini güvence altına almak.

Sonuç

Kadı maaş alır mı?” sorusunun cevabı, evet ama her zaman ve her koşulda sabit bir maaş biçiminde değil şeklindedir. Tarihsel süreçte kadılık kurumu hem görevleri hem gelir biçimleri bakımından dönüşmüş; maaş ya da ücret sistemi, görev yoğunluğu, statü, mevki ve ekonomik koşullarla birlikte evrilmiştir. Günümüzde bu mevki fiilen sona ermiş olsa da, kurumun dönüşümünü incelemek bize sadece geçmişin değil, adalet‑yönetim ilişkilerinin mekanizmalarının da ipuçlarını verir.

Okuyucuları yorumlara davet ediyorum: Sizce “görev—ücret” ilişkisi hukuk tarihindeki bu örnek üzerinden ne tür çağrışımlar uyandırıyor? Günümüzdeki yargı mensuplarının ücret ve sorumluluk dengesiyle benzerlik taşıdığını düşünüyor musunuz?

Sources:

[1]: “KADI – Türk Maarif Ansiklopedisi”

[2]: “Kadı (Osmanlı İmparatorluğu) – Vikipedi”

[3]: “Jurix | Osmanlı Hukukunda Kadı ve u2028kadılık Müessesesi”

[4]: “Padişah “Kadı”yı Tayin Eder Ama İşine Karışamazdı”

[5]: “Osmanlı’da Kadı Görevi”

[6]: “İslami İlimler Dergisi » Makale » Osmanlı Devleti’nde Üst Düzey Kadı …”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino mecidiyeköy escort
Sitemap
hiltonbet girişcasibom